Güncel Haberler

6/recent/ticker-posts

Türkiye’nin Karanlık Yüzü: Gözaltında Cinsel Şiddet ve Hamilelik Skandalı!

 

Finlandiya Göçmenlik Servisi’nin raporu, gözaltında cinsel şiddete maruz kalan kadınların uğradığı insanlık dışı muameleyi gözler önüne serdi!

Haziran 2024'te yayımlanan Finlandiya Göçmenlik Servisi (FIS) raporu, Türkiye'de 15 Temmuz 2016 sözde darbe girişiminden sonra özellikle Gülen hareketiyle ilişkili olduğu iddia edilen kişilere yönelik ciddi insan hakları ihlallerini kapsamlı bir şekilde ele alıyor. Rapor, Ekim 2023'te Türkiye'de yapılan saha araştırmasına dayanıyor ve çeşitli insan hakları örgütleri, hukuk uzmanları ve doğrudan mağdurlarla yapılan görüşmeler sonucunda derlenmiştir.

Kadınlara Yönelik Cinsel Şiddet.
Raporda özellikle, gözaltına alınan kadınların sistematik olarak cinsel şiddete maruz bırakıldığı, tecavüze uğradığı ve hamile bırakıldığına dair ciddi ve kan donduran bulgular yer alıyor. Şiddetin, sadece fiziksel zarar vermek amacıyla değil, aynı zamanda kadınları aşağılamak, iradelerini kırmak ve onları kontrol altında tutmak için uygulandığı vurgulanıyor.

Sistematik Tecavüz ve Cinsel Şiddet.
Hukuk uzmanları, kadınların gözaltına alındıklarında aşağılayıcı muamelelere tabi tutulduklarını, örneğin çıplak arama yapıldığını ifade etmektedir. Gözaltındaki kadınların karşılaştığı en ağır ihlallerden biri, sistematik olarak tecavüze uğramalarıdır. Raporda, kadınların cinsel saldırıya uğramasının yaygın bir uygulama olduğu, bu saldırıların sıklıkla hamile bırakma amacı taşıdığı belirtiliyor. Kadınlar, maruz kaldıkları bu dehşet verici olayları anlatırken, özellikle güvenlik görevlileri tarafından cinsel şiddetin bir ceza ve sindirme aracı olarak kullanıldığını aktarıyorlar. KHK Mağdurları Platformu'nun, gözaltında iken hamile kalan 12 kadına dair bilgisi bulunmaktadır ve bazıları doğum yapmak zorunda kalmıştır. Kadınlar ayrıca, polis memurlarıyla oral seks yapmaları gibi cinsel işkencelere de zorlanmışlardır. Raporda ayrıca, hamile kadınların, yasa tarafından açıkça yasaklanmış olmasına rağmen sürekli olarak gözaltına alınıp cezaevine gönderildikleri de belirtmektedir.

Birçok kadın, gözaltında kaldıkları süre boyunca düzenli olarak tecavüze uğradıklarını ve bu durumun doğrudan yetkililer tarafından organize edildiğini bildiriyor. Bu tecavüzlerin sonuçlarından biri olarak, bazı kadınlar gözaltında hamile kalmıştır. Hamile bırakılan bu kadınlar, tıbbi bakım ve destekten tamamen mahrum bırakılmış hem fiziksel hem de psikolojik olarak derin yaralar almış, yıkıcı etkiler oluşmuştur. Kadınların bir kısmı, hamileliklerini sonlandıracak tıbbi yardımdan yoksun bırakılmış ve bu süreçte yaşadıkları travmalar, raporda ayrıntılı olarak belgelenmiştir.

Cinsel şiddetin kurbanları olan kadınlar, sadece fiziksel olarak zarar görmemiş, aynı zamanda ciddi psikolojik travmalara da maruz kalmışlardır. Yaşadıkları travmalar nedeniyle ciddi depresyon, anksiyete ve post-travmatik stres bozukluğu gibi ruhsal rahatsızlıklar yaşamaktalar. Tecavüz ve zorla hamile bırakılma gibi olaylar, kadınların sosyal hayatlarını ve aile ilişkilerini derinden etkilemiş, birçok kadın toplum içinde damgalanmış ve izole edilmiştir. Rapor, kadınların çoğunun yaşadıkları bu dehşet verici olayları anlatmaktan çekindiğini ve bu durumun toplum içinde konuşulmasının büyük bir tabu olduğunu vurgulamaktadır.

Gülen hareketiyle bağlantılı olduğu iddia edilen kadınlar, özellikle sert bir muameleyle karşı karşıya kaldı. Hamile olan ya da yeni doğum yapmış kadınlar, son derece kötü koşullarda tutuldu, yeterli tıbbi bakımdan mahrum bırakıldı ve çeşitli kötü muamelelerle karşılaştı. Raporda, çocukların anneleriyle birlikte gözaltına alınmasının veya ebeveynlerinin tutuklanması nedeniyle bakımsız kalmasının yarattığı endişe verici durum da vurgulanıyor.

Türkiye'deki yargı sistemi, Erdoğan rejiminin, muhalefeti bastırmak için bir silahı haline getirilmiş durumda ve binlerce kişi zayıf ya da olmayan kanıtlarla yargılanıyor. Rapor, cezasını çektikten sonra bile yeni veya uydurma suçlamalarla yeniden tutuklanan kişilerin vakalarını belgelerle açıklıyor. Gülen hareketiyle bağlantılı bireylere yönelik sosyal damgalama, hukuki sistemin ötesine geçerek, iş bulma, sosyal hizmetlere erişim ve korku olmadan yaşama yetilerini de etkiliyor.

Raporda, uluslararası toplumun Türkiye'deki bu ciddi insan hakları ihlallerine karşı sessiz kalmaması gerektiği vurgulanıyor. Finlandiya Göçmenlik Servisi, uluslararası insan hakları örgütlerini ve hükümetleri, Erdoğan rejiminin bu tür uygulamalara son vermesi için baskı yapmaya çağırıyor. Ayrıca, cinsel şiddet mağdurlarına yönelik psikolojik ve tıbbi destek sağlanması, bu kişilerin yeniden topluma kazandırılması için uluslararası iş birliğinin önemine dikkat çekiliyor.

Finlandiya Göçmenlik Servisi'nin raporu, Türkiye'deki cinsel şiddetin boyutlarını ve özellikle gözaltındaki kadınların maruz kaldığı korkunç ihlalleri gözler önüne seriyor. Bu rapor, özellikle tecavüz ve zorla hamile bırakılma vakalarının belgelenmesi açısından son derece önemlidir ve uluslararası topluma, bu tür insanlık dışı uygulamaların sona erdirilmesi için harekete geçme çağrısında bulunmaktadır.

Rapora buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.