Erdoğan rejimi, Türkiye'yi her geçen gün daha da derinleşen bir hukuksuzluk ve baskı sarmalına itiyor.
Temel insan hakları ve özgürlükler, rejimin siyasi bekasını sağlama amacı güden acımasız uygulamalarıyla sistematik olarak çiğneniyor. Muhalif her sesin susturulmaya çalışıldığı, yargının siyasi bir sopaya dönüştürüldüğü ve vatandaşların en temel haklarından mahrum bırakıldığı bu karanlık tablo, rejimin otoriter yüzünü tüm çıplaklığıyla seriyor.
Erdoğan rejiminin en belirgin karakteristik özelliklerinden biri, eleştiriye karşı tahammülsüzlüğüdür. Rejim, muhalif görüşleri dile getiren herkesi, gerçek dışı suçlamalarla hedef almaktadır. Sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlardan, en masum yorumlara kadar her türlü ifade, "dezenformasyon" veya "terör propagandası" gibi muğlak ve keyfi suçlamalarla cezalandırılmaktadır. Bağımsız gazeteciler ve eleştirel medya kuruluşları üzerindeki baskı ise artık rutin bir hal almıştır. Bağımsız haberciler tutuklanmakta, medya organları susturulmakta, böylece kamuoyunun doğru bilgiye erişimi engellenerek toplumsal vicdan kör edilmektedir. Bu durum, sadece ifade özgürlüğünün değil, aynı zamanda düşünce ve basın özgürlüğünün de rejimin baskıcı aygıtları tarafından nasıl boğulduğunun kanıtıdır.
Yargının Esareti ve Adaletin Katledilişi
Türkiye'de yargı, Erdoğan rejiminin doğrudan kontrolü altına girmiş, bağımsızlığını tamamen yitirmiştir. Adalet mekanizması, rejimin muhaliflerini sindirme ve siyasi rakiplerini tasfiye etme aracı olarak kullanılmaktadır. Yüksek mahkemelerden en alt seviyedeki mahkemelere kadar, yargıçların ve savcıların siyasi talimatlarla hareket ettiği yönündeki güçlü emareler, yargıya olan güveni sıfırlamıştır. Özellikle siyasi motivasyonlu davalarda verilen hukuksuz kararlar, evrensel hukuk ilkeleriyle tamamen çelişmektedir. Adil yargılanma hakkı, masumiyet karinesi ve savunma hakkı gibi temel prensipler, rejimin siyasi çıkarları uğruna ayaklar altına alınmaktadır. Bu durum, Türkiye'de hukukun üstünlüğünün sadece bir kağıt üzerinde kaldığını değil, bizzat rejimin eliyle katledildiğini göstermektedir.
Sivil Toplum ve Toplumsal Muhalefet Üzerindeki Baskı
Erdoğan rejimi, sadece bireysel hakları değil, sivil toplumu ve toplumsal muhalefetin örgütlü gücünü de hedef almaktadır. Barışçıl gösteri ve protestolar, güvenlik güçlerinin orantısız ve acımasız müdahaleleriyle engellenmektedir. Toplanma ve gösteri özgürlüğü, kağıt üzerinde kalan bir hak olmaktan öteye geçememektedir. Sivil toplum kuruluşları, insan hakları örgütleri ve aktivistler, sürekli baskı, denetim ve kapatma tehditleriyle karşı karşıyadır. Finansal denetimler ve keyfi soruşturmalar, sivil toplumun faaliyetlerini felç etmeyi amaçlamaktadır. Bu abanma, rejimin muhalif sesleri tamamen susturarak toplumsal direnci kırma çabasının bir parçasıdır.
Uluslararası Normlara Meydan Okuma ve İzole Edilmiş Bir Ülke
Erdoğan rejiminin insan hakları ihlalleri, uluslararası alanda da yankı bulmaya devam etmekte, ancak rejim bu eleştirileri sistematik olarak reddetmektedir. Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi gibi uluslararası kuruluşların raporları ve çağrıları rejimin umurunda bile değildir. Türkiye, imzacısı olduğu uluslararası insan hakları sözleşmelerinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmekten imtina etmekte, hatta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını dahi tanımamaktadır. Bu pervasız tutum, Türkiye'yi uluslararası arenada giderek daha fazla izole etmekte ve demokratik ülkeler camiasından uzaklaştırmaktadır. Bazı uluslararası aktörlerin stratejik çıkarlar uğruna bu ihlallere göz yumması ise rejimin baskıcı politikalarını sürdürmesine zemin hazırlamaktadır.
Bir Rejimin İnsanlık Mirasına İhaneti
Erdoğan rejimi, Türkiye'yi temel hak ve özgürlüklerden mahrum, hukukun askıya alındığı bir ülke haline getirmiştir. İfade özgürlüğünden adil yargılanma hakkına, toplanma özgürlüğünden siyasi katılım hakkına kadar her alanda yaşanan derin ihlaller, bu rejimin insanlık mirasına ve demokratik değerlere nasıl ihanet ettiğinin açık bir göstergesidir. Türkiye'de adaletin yeniden tesis edilmesi ve insan haklarının güvence altına alınması, ancak bu baskıcı rejimin uygulamalarına karşı ulusal ve uluslararası düzeyde kararlı bir duruş sergilenmesiyle mümkün olacaktır.
Social Plugin