Güncel Haberler

6/recent/ticker-posts

"Kız Çocukları Davası" olarak bilinen Utanç Davası'na Uluslararası Tepki.


Türkiye, son yıllarda terörle mücadele adı altında genişletilmiş ve belirsiz yasalarla masumları ve insan haklarını savunan bireyleri hedef almaya devam ediyor.
Özellikle, çocukların terör suçlamasıyla gözaltına alınması ve yargılanması, Erdoğan yönetimindeki Türkiye'nin insan hakları siciline uluslararası bir eleştiri yağmuru başlattı. "Kız Çocukları Davası" olarak bilinen ve henüz 12 ila 17 yaşındaki genç kızların terör örgütleriyle ilişkili oldukları gerekçesiyle yargılanması, bu baskının en çarpıcı örneklerinden biri haline geldi. Mayıs ayında gözaltına alınan, aralarında lise öğrencisi 15 kız çocuğunun bulunduğu 19’u tutuklu 41 kişi, terör örgütü üyeliği gibi ciddi suçlamalarla karşı karşıya bırakıldı. Bu durum hem Türkiye’deki insan hakları aktivistleri hem de uluslararası toplum tarafından büyük bir endişe ile karşılanıyor.

İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Kız Çocukları Davası bu gün başladı.
Duruşmada, yaşları 12 ile 17 arasında değişen 15 kız çocuğu, polis tarafından zorla getirilerek aileleri aleyhinde tanıklık yapmaları için baskı altına alındı.

Duruşmayı yerinde izleyen milletvekili ve Vicdan Vakfı Genel Başkanı Ömer Faruk Gergerlioğlu, durumu sert bir dille eleştirdi.
Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, bu davanın sadece hukuki bir mesele olmadığını, aynı zamanda Türkiye'deki devlet baskısının giderek arttığını gözler önüne serdiğini belirtiyor. Gergerlioğlu, kız çocuklarının gözaltına alınma süreçlerinin hukuka aykırı olduğunu ve yargılamaların siyasi bir araç olarak kullanıldığını ifade ediyor. Gergerlioğlu, Türkiye’de terör suçlamalarının ne kadar esnetildiği, sıradan sosyal etkinliklere katılan genç kızların bile bu suçlamalarla karşı karşıya bırakılmasından anlaşıldığının altını cizdi. Olayın daha da korkutucu yanı, bu çocukların ailelerinin de aynı baskı mekanizmalarının hedefi haline gelmesi. Gergerlioğlu, "Türkiye'de artık muhalif olmak, barışçıl protestolara katılmak bile terör faaliyeti olarak görülüyor," diyerek bu durumun vahametine dikkatleri çekiyor.

Uluslararası Tepki: Avrupa Birliği ve İnsan Hakları Örgütlerinden Eleştiriler
Gergerlioğlu’nun bu eleştirilerine paralel olarak, Avrupa Birliği ve uluslararası insan hakları örgütleri de Türkiye'deki bu duruma sessiz kalmadı. Özellikle “Kız Çocukları Davası” çerçevesinde Türkiye Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'a yönelik bir açık mektup kaleme alındı. Bu mektup, terörle mücadele yasalarının keyfi ve aşırı geniş bir şekilde yorumlandığına dikkat çekerek, yüzlerce genç bireyin haksız şekilde yargılandığını vurguluyor. İmzalayanlar arasında Avrupa Parlamentosu üyelerinden sivil toplum liderlerine kadar geniş bir yelpaze bulunuyor.

Bu mektup, çocukların "cebir ve şiddet" unsurları barındırmayan sosyal ve kültürel etkinliklere katılmalarının dahi terörle ilişkilendirildiğini vurguluyor. Özellikle üniversite öğrencilerinin ve hatta daha küçük yaştaki çocukların barışçıl faaliyetler nedeniyle gözaltına alındığına dikkat çekiliyor.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a hitaben kaleme alınan mektup, terörle mücadele yasalarının çocuklar ve gençler üzerinde bir baskı aracına dönüştürüldüğüne dikkat çekiyor. Mektubu imzalayan isimler arasında şunlar bulunuyor:

Erdoğan Rejimi ve Hukukun Silah Olarak Kullanılması.
Türkiye’de terörle mücadele yasalarının genişletilmesi, Erdoğan rejiminin insan hakları ihlallerini meşrulaştırma aracı haline gelmiş durumda. Uluslararası toplumun bu duruma yönelik tepkisi giderek büyüyor. Erdoğan rejimi, muhalifleri susturmak ve halkı korku içinde tutmak amacıyla bu yasaları kötüye kullanıyor. Terör suçlamalarıyla, sadece siyasi rakipler değil, aynı zamanda çocuklar, üniversite öğrencileri ve sosyal faaliyetlerde bulunan bireyler de hedef alınıyor. Bu durum, rejimin kendi iktidarını sürdürmek için hukukun üstünlüğünü nasıl zedelediğinin açık bir göstergesi.

Erdoğan rejiminin baskıcı politikaları sadece Türkiye’de değil, dünya genelinde eleştirilere neden oluyor. İnsan hakları ihlallerine sessiz kalmayan örgütler, Türkiye’nin uluslararası arenadaki konumunu da sorguluyor. Erdoğan’ın giderek otoriterleşen yönetim tarzı, Türkiye’yi bir polis devletine dönüştürme yolunda ilerliyor. Bu davalar, rejimin hukuku bir silah olarak kullanmasının en bariz örneklerinden biri.

Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun bu duruşma ve davada yaşananlarla ilgili izlenimlerini içeren videoyu aşağıda bulabilirsiniz. Gergerlioğlu, bu videoda duruşmada karşılaştığı çarpıcı detayları ve davanın hukuki sürecinin adaletten ne kadar uzak olduğunu anlatıyor.