Güncel Haberler

6/recent/ticker-posts

Erdoğan Rejimi ile Türkiye’nin Kokain Ticareti Merkezi Haline Gelmesi: Çöküşün Anatomisi.


Brüksel merkezli düşünce kuruluşu InstituDE'nin yeni yayımladığı rapora göre, Türkiye küresel kokain ticaretinde kilit bir transit ülke haline gelmiş durumda ve her yıl yaklaşık 2,9 ila 5,8 milyar dolar değerinde kokain bu ülke üzerinden geçiyor. Raporda, bu durumun başlıca sebepleri olarak sistematik yolsuzluk, hükümetin yargı ve kolluk kuvvetlerine müdahalesi ve hukukun üstünlüğünün zayıflaması gösteriliyor.

Rapora göre, Türkiye'nin gevşek ikamet ve vatandaşlık yasaları, yargıdaki yaygın yolsuzlukla birleşerek kokain kaçakçılığı gibi yasa dışı faaliyetlere uygun bir zemin oluşturuyor. Bu faktörler, organize suç örgütlerinin ülkeyi küresel uyuşturucu trafiği için cazip bir merkez haline getirmesine olanak tanıyor.

Türkiye’nin bu duruma nasıl geldiğini anlamak için, mevcut siyasi yapının organize suç örgütlerine nasıl fırsatlar sunduğuna ve Erdoğan rejiminin kontrolsüz gücünün ülkeyi bir suç merkezi haline getiren süreçleri nasıl tetiklediğine yakından bakmak gerekiyor. Son yıllarda yaşanan yargı ve kolluk kuvvetlerindeki tasfiyeler, rejime sadık kadroların atanması ve ekonomik çıkarlar doğrultusunda yapılan düzenlemeler, Türkiye’yi yalnızca bir kokain geçiş yolu değil, aynı zamanda bu ticaretin en büyük aktörlerinden biri haline getirmiştir.

Hukuk Devleti Anlayışını Tamamen Ortadan Kaldırması ve Devlet Kurumlarını Yozlaştırması.
Türkiye, Erdoğan rejimi altında hızla küresel kokain ticaretinde önemli bir transit ülke haline gelmiştir. Rejimin siyasi ve ekonomik politikaları, Türkiye'yi sadece kara para aklama ve uyuşturucu ticareti için bir merkez yapmakla kalmamış, aynı zamanda ülkeyi mafya-siyaset ilişkilerinin derinleştiği, organize suçların güç kazandığı bir kaosa sürüklemiştir. Türkiye'nin bu karanlık ticaretin içinde daha da derinleşmesi, Erdoğan hükümetinin hukuk devleti anlayışını tamamen ortadan kaldırması ve devlet kurumlarını yozlaştırması ile doğrudan bağlantılıdır.

Erdoğan'ın Yargı ve Kolluk Güçlerine Müdahalesi
Erdoğan rejimi, 2016’daki sözde darbe girişiminden sonra yargı ve kolluk kuvvetlerinde büyük tasfiyelere gitmiş ve yerine sadık kadrolar atamıştır. Bu süreç, Türkiye’de hukukun üstünlüğünü zayıflatmış, organize suç örgütlerinin devletle iş birliği yapmasını kolaylaştırmıştır. 2013’te yolsuzluk skandallarıyla ortaya çıkan yargıdaki çürümüşlük, darbe sonrası dönemde daha da derinleşmiş ve Erdoğan hükümetine yakın olan isimlerin yasa dışı faaliyetlere göz yummasına neden olmuştur. Bugün Türkiye’de kokain ticareti yapan büyük suç örgütleri, yargı ve güvenlik güçlerinden aldıkları destekle faaliyetlerini neredeyse özgürce sürdürebilmektedir.

Rejimin Getirdiği Ekonomik Çöküş ve Kara Para Aklama Cenneti
Erdoğan rejimi, ekonomiyi çökerttikten sonra çözüm olarak vergi afları ve kara para aklamaya yönelik yasaları gevşetmekte bulmuştur. Türkiye’nin kara para aklama cenneti haline gelmesi, rejimin ekonomik başarısızlıklarını gizlemek ve devletin mali kaynaklarını arttırmak amacıyla yürüttüğü politikalardan kaynaklanmaktadır. Özellikle zengin yabancılara kolay vatandaşlık verilmesi ve sorgulanmayan yatırımlar, Latin Amerika kartelleri gibi suç örgütlerinin Türkiye’yi bir üs haline getirmesine olanak tanımıştır. Erdoğan’ın liderliğindeki AKP hükümeti, kara para aklama operasyonlarına karşı etkili bir mücadele yürütmek yerine bu kirli paraların ülkeye akmasını sağlayarak ekonominin karanlık yüzünü büyütmüştür.

Türkiye’nin Mafya Devleti Haline Gelmesi
Türkiye, mafya ve devletin iç içe geçtiği bir ülke haline gelmiştir. Özellikle aşırı sağa yakın bazı organize suç örgütleri, Latin Amerika'daki uyuşturucu kartelleriyle doğrudan bağlantılar kurarak kokain ticaretinde önemli roller üstlenmeye başlamışlardır. Bu grupların Erdoğan hükümeti ile yakın ilişkileri, kokain trafiğinin Türkiye üzerinden Avrupa ve Orta Doğu’ya sorunsuz bir şekilde ulaşmasına imkân tanımaktadır. Erdoğan rejimi altında mafya-siyaset ilişkilerinin bu denli derinleşmesi, Türkiye’nin uluslararası arenada itibar kaybetmesine neden olmuştur.

Erdoğan'ın İktidarında Yargının İşlevsizliği
Erdoğan rejiminin getirdiği en büyük tahribatlardan biri, yargı sisteminin neredeyse tamamen işlevsiz hale gelmesidir. Türkiye’de kokain ticareti yapan büyük suç örgütlerinin liderleri, yakalandıktan kısa bir süre sonra serbest bırakılmakta ve faaliyetlerine kaldıkları yerden devam etmektedir. Yargıdaki bu yozlaşma ve Erdoğan’a bağlılıkla şekillenen kadrolaşma, suç örgütlerine adeta dokunulmazlık sağlamaktadır. Kokain ticareti yapan bu örgütler, Erdoğan hükümetinin yargı üzerindeki kontrolü sayesinde Türkiye’deki varlıklarını güçlendirmekte ve uluslararası uyuşturucu ticaretindeki yerlerini sağlamlaştırmaktadır.

Erdoğan’ın Getirdiği Sonuç ve Türkiye’nin Dünyadaki Yeri.
Erdoğan ,Türkiye’yi sadece bir kokain ticareti merkezi haline getirmekle kalmamış, aynı zamanda ülkeyi organize suç ve yolsuzluk batağına sürüklemiştir. Ülkedeki siyasal ve ekonomik çöküş, Türkiye’nin kara para aklama ve uyuşturucu trafiği açısından cazip hale gelmesine yol açmıştır. Erdoğan’ın kontrolündeki devlet yapısı, suç örgütlerine fırsatlar sunarken, Türkiye halkı bu yozlaşmış düzenin bedelini ağır bir şekilde ödemektedir. Bugün Türkiye’de kokain ticareti yıllık 5,8 milyar doları bulmuş durumda ve bu ticaretin ardındaki aktörler, Erdoğan rejiminin getirdiği yolsuzluklarla desteklenmektedir.

Çıkış Yolu: Rejimi ve Sistemi Değiştirmek
Türkiye’nin bu bataktan kurtulması, köklü reformlarla mümkündür. Erdoğan rejiminin kontrolündeki yargı ve güvenlik güçlerinin bağımsızlaştırılması, kara para aklama ile gerçek anlamda mücadele edilmesi ve uluslararası iş birliği ile kokain ticaretinin kökünün kazınması gerekmektedir. Ancak bu reformlar, Erdoğan’ın iktidarda kalması durumunda pek mümkün gözükmemektedir. Türkiye, yeniden bir hukuk devleti olabilmek için rejim değişikliğine gitmeli, yargı sistemini siyasetten arındırmalı ve organize suçlarla mücadeleye öncelik vermelidir.

Türkiye'nin Erdoğan yönetiminde kokain ticaretinde merkez ülke haline gelmesi, sadece bir ekonomik ve siyasi çöküşün değil, aynı zamanda devletin iç işleyişinde mafya ve suç örgütlerinin etkinliğinin ne kadar arttığının da en net göstergesidir.