TBMM’de alışılmadık bir basın toplantısı!
Gergerlioğlu konuşmasında cinayete kurban giden üniversite öğrencisi Narin Güran’ın cenazesinin 19 gün sonra bulunmasına ve delil niteliğindeki kamera kayıtlarının silinmesine dikkat çekti; yetkililerin ihmalkâr davrandığını ya da delilleri kasten ortadan kaldırdığını savundu. Ardından sözü asıl gündemine, Türkiye’deki cezaevi koşullarındaki ağır insan hakları ihlallerine getirdi.
Cezaevlerinde kriz derinleşiyor
Nûmedya’nın özetlediği aynı rapora göre 2024’te 1 412
hasta mahpus (161 kadın, 1 251 erkek) tespit edildi ve bunların 335’inin
durumu ağır. Sağlık hizmetlerine erişim engellendiği için 5 526
sağlık hakkı ihlali kaydedildi. Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre 2024
yılının ilk 11 ayında 709 mahpus yaşamını yitirdi; başka bir
milletvekilinin sorusuna verilen cevapta ise bu sayı 818 olarak
açıklandı. Raporda ayrıca 4 474 iletişim hakkı ihlali, 4 028
sosyal etkinlik kısıtlaması ve 3 261 bilgiye erişim engeli tespit
edildiği belirtiliyor. Türkiye cezaevlerinde anneleriyle kalan 0–6 yaş arası
759 çocuk bulunuyor; fiziksel ve ruhsal gelişimleri için uygun koşullar
sağlanmadığı için bu durum uluslararası çocuk hakları sözleşmelerine aykırı.
Aşırı kalabalık hapishaneler ve artan tutuklamalar
Erdogan rejiminin 2016 sonrası uyguladığı kitlesel
tutuklamalar ve uzun tutukluluk süreleri cezaevlerini tıka basa doldurdu.
Nordic Monitor’ün Mart 2025 tarihli haberine göre Türkiye’de 398 694
kişi hapsedilmiş durumda; kapasite 301 000 kişi olmasına rağmen
hapishaneler %20 oranında fazla dolu ve mahkumlar zeminde yatmak zorunda
kalıyor. Bu sayı 2002’deki 59 429 mahkûma göre %571’lik bir
artış anlamına geliyor. Avrupa Konseyi raporları, Türkiye’nin 348 265
mahkûmla Avrupa’nın en büyük tutuklu nüfusuna sahip olduğunu ve her
100 bin kişiye 405 mahpus düştüğünü gösteriyor.
Bu kalabalıklaşmanın ardında, hükümetin siyasi muhalefeti ve
sivil toplumu bastırma stratejisi yatıyor. Stockholm Özgürlük Merkezi’nin (SCF)
analizine göre, 2016 darbe girişimi sonrası “terör” gerekçesiyle binlerce kişi
tutuklandı; rejim, polis ve istihbarat birimlerindeki işkence iddialarını
soruşturmadığı için cezasızlık kültürü gelişti. Aynı rapor, cezaevlerinin aşırı
kalabalık olduğunu, yatak ve hijyen koşullarının yetersizliği nedeniyle
hastalıkların yayıldığını, 2002’den bu yana 5 300’den fazla
mahpusun hayatını kaybettiğini ve 2024’ün ilk 11 ayında en az 709 ölüm
meydana geldiğini kaydediyor. SCF, cezaevlerinde 759 çocuğun anneleriyle
kaldığını, 3 690 gencin (12–18 yaş arası) ve 16 039
kadının tutuklu olduğunu bildiriyor. İyi hal ile tahliye imkanından
yararlandırılmayan 8 500’den fazla mahpus da cezaevlerinde
tutulmaya devam ediliyor.
Uluslararası tepkiler ve hukuk normlarının ihlali
Uluslararası kuruluşlar da Türkiye’deki cezaevi
uygulamalarının uluslararası standartları ihlal ettiğini söylüyor. BM İşkenceyi
Önleme Komitesi, Türkiye’de gözaltı merkezlerinde işkencenin “genelleşmiş bir
biçimde” uygulandığı uyarısında bulunarak kelepçelerin ters takılması ve
ağırlaştırılmış müebbetin fiilî tecrit şeklinde uygulanmasının sona
erdirilmesini istedi. İHD raporu da Birleşmiş Milletler Mandela Kurallarının
(Mahpuslara Muamele Standardı) “mahpus hiçbir koşulda işkence veya zalimane,
insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleye maruz bırakılamaz” hükmünü
hatırlatıyor. Buna karşın Türkiye’de rutin olarak çıplak arama, ayakta sayım,
kamera ile gözetlenen hücrelerde tutma ve ziyaret yasağı gibi uygulamalar
sürdürülüyor.
Eleştiriler yükseliyor, sorumluluk çağrısı yapılıyor
Gergerlioğlu, son basın toplantısında cezaevlerinde yaşanan
insanlık dışı koşulların Erdoğan rejiminin politikalarının bir sonucu olduğunu bir
kez daha yüksek sesle haykırarak kamuoyu ve TBMM’yi harekete geçmeye çağırdı.
Rejimi “vicdansız bir iktidar” olarak çok yerinde niteleyen değerli milletvekili,
hasta mahpusların tahliye edilmesi, çocuklu kadınların ve ağır hastaların
serbest bırakılması, bağımsız denetim mekanizmalarının kurulması ve
cezasızlığın sona erdirilmesi için yasa teklifleri hazırladığını vurguladı.
Basın koridoru tadilatta olduğu için kapı önünde yapılan
toplantıyı haber yapan bazı medya kuruluşları olayın “garipliğini” ön plana
çıkarsa da bu basın toplantısı Türkiye’deki ağır hak ihlallerini görünür kılmak
için verilen çabanın bir simgesi niteliğinde. Rakamlar, Türkiye cezaevlerinde
insanlık dışı uygulamaların sıradanlaştığını ve siyasi iktidarın tüm uyarılara
kulak tıkadığını ortaya koyuyor. Bu nedenle muhalifhaber olarak, Sn. Gergerlioğlu’nun
sesine kulak verilmesi ve cezaevlerinde yaşanan hukuksuzluklara karşı toplumsal
duyarlılığın artırılması çağrısında bulunuyoruz.
Social Plugin