Güncel Haberler

6/recent/ticker-posts

Gergerlioğlu’ndan cezaevi hak ihlallerine ses getiren basın toplantısı: Erdoğan rejimine sert eleştiri.

TBMM’de alışılmadık bir basın toplantısı!

Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, 21 Ağustos 2025 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki basın koridoru tadilatta olduğu için basın toplantısını meclisin giriş kapısı önünde yapmak zorunda kaldı. “Gün ortasında yapılan toplantıda büyük şemsiyeler güneşi kesiyor, şeffaf bir kürsü ve tek bir kamera (TBMM TV) dışında hiçbir basın mensubu yoktu.” Mynet sitesindeki haber, bu manzarayı “oldukça dikkat çekiciydi” diyerek hafiften alaylı bir dille aktarsa da Gergerlioğlu’nun hiçbir koşula aldırmadan hak ihlallerini dile getirme ısrarı bir görev bilinci ve cesaret göstergesiydi.

Gergerlioğlu konuşmasında cinayete kurban giden üniversite öğrencisi Narin Güran’ın cenazesinin 19 gün sonra bulunmasına ve delil niteliğindeki kamera kayıtlarının silinmesine dikkat çekti; yetkililerin ihmalkâr davrandığını ya da delilleri kasten ortadan kaldırdığını savundu. Ardından sözü asıl gündemine, Türkiye’deki cezaevi koşullarındaki ağır insan hakları ihlallerine getirdi.

Cezaevlerinde kriz derinleşiyor

Türkiye’de insan hakları savunucuları, özellikle 2016’dan bu yana cezaevlerinde artan hak ihlallerine dikkat çekiyor. İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) 2024 Cezaevleri Hak İhlalleri Raporu, derneğin izleyebildiği 148 hapishanede en az 26 634 ihlâl tespit ettiğini bildiriyor. Bu sayı sadece görülebilen vakaları içeriyor; dernek, sivil toplumun cezaevlerine giremediği için gerçek tablonun çok daha vahim olduğunu vurguluyor. Raporda, telefon ve fax kullandırmama, ziyaretçi kısıtlaması ve mektuplara el koyma gibi iletişim yasaklarının işkence ve onur kırıcı muamele kategorisinde değerlendirildiği belirtiliyor.

Nûmedya’nın özetlediği aynı rapora göre 2024’te 1 412 hasta mahpus (161 kadın, 1 251 erkek) tespit edildi ve bunların 335’inin durumu ağır. Sağlık hizmetlerine erişim engellendiği için 5 526 sağlık hakkı ihlali kaydedildi. Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre 2024 yılının ilk 11 ayında 709 mahpus yaşamını yitirdi; başka bir milletvekilinin sorusuna verilen cevapta ise bu sayı 818 olarak açıklandı. Raporda ayrıca 4 474 iletişim hakkı ihlali, 4 028 sosyal etkinlik kısıtlaması ve 3 261 bilgiye erişim engeli tespit edildiği belirtiliyor. Türkiye cezaevlerinde anneleriyle kalan 0–6 yaş arası 759 çocuk bulunuyor; fiziksel ve ruhsal gelişimleri için uygun koşullar sağlanmadığı için bu durum uluslararası çocuk hakları sözleşmelerine aykırı.

Aşırı kalabalık hapishaneler ve artan tutuklamalar

Erdogan rejiminin 2016 sonrası uyguladığı kitlesel tutuklamalar ve uzun tutukluluk süreleri cezaevlerini tıka basa doldurdu. Nordic Monitor’ün Mart 2025 tarihli haberine göre Türkiye’de 398 694 kişi hapsedilmiş durumda; kapasite 301 000 kişi olmasına rağmen hapishaneler %20 oranında fazla dolu ve mahkumlar zeminde yatmak zorunda kalıyor. Bu sayı 2002’deki 59 429 mahkûma göre %571’lik bir artış anlamına geliyor. Avrupa Konseyi raporları, Türkiye’nin 348 265 mahkûmla Avrupa’nın en büyük tutuklu nüfusuna sahip olduğunu ve her 100 bin kişiye 405 mahpus düştüğünü gösteriyor.

Bu kalabalıklaşmanın ardında, hükümetin siyasi muhalefeti ve sivil toplumu bastırma stratejisi yatıyor. Stockholm Özgürlük Merkezi’nin (SCF) analizine göre, 2016 darbe girişimi sonrası “terör” gerekçesiyle binlerce kişi tutuklandı; rejim, polis ve istihbarat birimlerindeki işkence iddialarını soruşturmadığı için cezasızlık kültürü gelişti. Aynı rapor, cezaevlerinin aşırı kalabalık olduğunu, yatak ve hijyen koşullarının yetersizliği nedeniyle hastalıkların yayıldığını, 2002’den bu yana 5 300’den fazla mahpusun hayatını kaybettiğini ve 2024’ün ilk 11 ayında en az 709 ölüm meydana geldiğini kaydediyor. SCF, cezaevlerinde 759 çocuğun anneleriyle kaldığını, 3 690 gencin (12–18 yaş arası) ve 16 039 kadının tutuklu olduğunu bildiriyor. İyi hal ile tahliye imkanından yararlandırılmayan 8 500’den fazla mahpus da cezaevlerinde tutulmaya devam ediliyor.

Uluslararası tepkiler ve hukuk normlarının ihlali

Uluslararası kuruluşlar da Türkiye’deki cezaevi uygulamalarının uluslararası standartları ihlal ettiğini söylüyor. BM İşkenceyi Önleme Komitesi, Türkiye’de gözaltı merkezlerinde işkencenin “genelleşmiş bir biçimde” uygulandığı uyarısında bulunarak kelepçelerin ters takılması ve ağırlaştırılmış müebbetin fiilî tecrit şeklinde uygulanmasının sona erdirilmesini istedi. İHD raporu da Birleşmiş Milletler Mandela Kurallarının (Mahpuslara Muamele Standardı) “mahpus hiçbir koşulda işkence veya zalimane, insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleye maruz bırakılamaz” hükmünü hatırlatıyor. Buna karşın Türkiye’de rutin olarak çıplak arama, ayakta sayım, kamera ile gözetlenen hücrelerde tutma ve ziyaret yasağı gibi uygulamalar sürdürülüyor.

Eleştiriler yükseliyor, sorumluluk çağrısı yapılıyor

Gergerlioğlu, son basın toplantısında cezaevlerinde yaşanan insanlık dışı koşulların Erdoğan rejiminin politikalarının bir sonucu olduğunu bir kez daha yüksek sesle haykırarak kamuoyu ve TBMM’yi harekete geçmeye çağırdı. Rejimi “vicdansız bir iktidar” olarak çok yerinde niteleyen değerli milletvekili, hasta mahpusların tahliye edilmesi, çocuklu kadınların ve ağır hastaların serbest bırakılması, bağımsız denetim mekanizmalarının kurulması ve cezasızlığın sona erdirilmesi için yasa teklifleri hazırladığını vurguladı.

Basın koridoru tadilatta olduğu için kapı önünde yapılan toplantıyı haber yapan bazı medya kuruluşları olayın “garipliğini” ön plana çıkarsa da bu basın toplantısı Türkiye’deki ağır hak ihlallerini görünür kılmak için verilen çabanın bir simgesi niteliğinde. Rakamlar, Türkiye cezaevlerinde insanlık dışı uygulamaların sıradanlaştığını ve siyasi iktidarın tüm uyarılara kulak tıkadığını ortaya koyuyor. Bu nedenle muhalifhaber olarak, Sn. Gergerlioğlu’nun sesine kulak verilmesi ve cezaevlerinde yaşanan hukuksuzluklara karşı toplumsal duyarlılığın artırılması çağrısında bulunuyoruz.