Güncel Haberler

6/recent/ticker-posts

Ali Ülker’in Sessiz Çığlığı: Erdoğan Rejiminin KHK Zulmü Bir Hayatı Daha Yuttu


Türkiye, 2016’dan bu yana tek adam rejiminin karanlığında debeleniyor. OHAL bahanesiyle çıkarılan KHK’lar sadece birer idari karar değil; yüzbinlerce insanın hayatını tarumar eden siyasi kıyım belgeleriydi. Bu kararların yarattığı acılar yıllardır gözümüzün önünde büyüyor. Ve geçtiğimiz günlerde, bu utanç tablosuna yeni bir ölüm daha eklendi: Matematik ve İngilizce öğretmeni Ali Ülker, Salihli’de kendini asarak yaşamına son verdi. Beş yılını cezaevinde çürütmüş, çıktığında ise işsizliğe, açlığa ve yalnızlığa mahkûm edilmişti. 51 yaşında, iki çocuk babası bir eğitimci… Erdoğan’ın kurduğu zulüm düzeni bir hayatı daha aldı.

KHK Rejiminin Kurbanı.

Ali Ülker’in hikâyesi, on binlerce KHK mağdurunun hikâyesiyle birebir örtüşüyor. 15 Temmuz sonrası “cadı avı” furyasında, hiçbir somut delil olmadan, yalnızca iktidarın keyfi tasarruflarıyla mesleğinden ihraç edildi. Ardından 8 yıl hapis cezasına çarptırıldı; 5 yıl cezaevinde kaldıktan sonra tahliye edildi. Tahliye edilmek özgürlük değildi, çünkü dışarıda onu bekleyen işsizlik, damgalanma ve toplumdan dışlanma vardı.

Onuru kırılmış, emeği gasp edilmiş, geleceği elinden alınmış bir insanın çaresizliği, sonunda intiharla sonuçlandı. Bu intihar “kişisel bir dram” değil; doğrudan doğruya Erdoğan rejiminin ürettiği yapısal bir cinayettir.


Erdoğan ve AKP’nin Cadı Avı.

2016’dan bu yana 152 binden fazla kamu çalışanı, tek bir imzayla işlerinden edildi. Masumiyet karinesi hiçe sayıldı, yargı bağımsızlığı tamamen yok edildi. İnsanlar yıllarca süren mahkeme süreçlerinde süründürüldü. OHAL Komisyonu adı verilen göstermelik bir mekanizma, dosyaların %85’ini reddederek zulmü resmileştirdi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi dahi, dosya sayısını bahane ederek on binlerce başvuruyu geri çevirdi. Adalet kapıları kapatıldığında, geriye çaresizlik ve umutsuzluk kaldı. Bu umutsuzluk bugün Ali Ülker’in ölümünde vücut buldu.


İntiharlarla Gelen Sessiz Soykırım!

KHK mağdurlarının yaşadığı travmalar yıllardır gözlerimizin önünde. Onurları çalınan, mesleklerinden sürülen, pasaportları iptal edilen, açlığa mahkûm edilen insanlar… Ve bu tablonun en ağır sonucu: 100’ün üzerinde intihar vakası. Bu rakam, kamuoyuna yansıyan kısmı; gerçekte çok daha fazla.

Her bir intihar, bu rejimin bir suç belgesidir. Mehmet Fatih Tıraş’tan Fatma Demirel’e, şimdi de Ali Ülker’e kadar uzanan bu kara liste, Erdoğan iktidarının insan hayatını nasıl hiçe saydığının kanıtıdır. Cezaevlerinde ölenler, sürgünde yaşamını yitirenler, mezarı bile bulunmayanlar… Bu ülke, Erdoğan’ın yarattığı otoriter kabusun altında can çekişiyor.


İnsan Hakları İhlalleri: Uluslararası Raporlar

Human Rights Watch’un 2025 raporu açıkça yazıyor: Türkiye’de yargı, medya ve devlet kurumları Erdoğan’ın kontrolünde; muhaliflere yönelik baskılar sistematik. Cezaevlerinde işkence, uzun tutukluluklar, adil yargılanma hakkının yok edilmesi sıradanlaşmış durumda.

Amnesty International, barışçıl protestolara yönelik polis şiddetinin işkence boyutuna vardığını belgeliyor. OHAL sonrası kurulan düzen, aslında kalıcı bir olağanüstü hâl rejimi olarak devam ediyor. Yani Erdoğan sadece geçmişte değil, bugün de halkı baskı ve korku altında yönetmeye çalışıyor.


Hesap Sorulacak!

Ali Ülker’in intiharı, bu iktidarın günah hanesine yazılmış yeni bir kara leke. Erdoğan ve AKP, bir ülkenin eğitimcilerini, doktorlarını, akademisyenlerini, gazetecilerini tasfiye etti. Sadece mesleklerini değil, hayatlarını da çaldı. Her intihar, bu iktidarın doğrudan sorumluluğudur.

Bugün sessiz kalanlar, yarın bu zulmün ortağı olarak anılacak. Bu rejimin mimarları, insan hayatını hiçe sayan bu sistemin hesabını er ya da geç verecek. Tarih, “KHK zulmüyle insanları ölüme sürükleyenler” olarak yazacak onların adını.


Susmayacağız!

Ali Ülker’in mezar taşına yalnızca bir isim değil, bir dönemin karanlığı da kazındı. Bizler, bu karanlığı teşhir etmeye devam edeceğiz. Çünkü bu intiharlar münferit değil; bu intiharlar rejimin doğal sonucudur.

Her bir kayıp bize şunu hatırlatıyor: Ya adalet ya zulüm!
Ve biz, bu rejim yıkılana, adalet yerini bulana kadar susmayacağız. Çünkü Ali Ülker’in çığlığı, yalnızca bir insanın değil, on binlerce mağdurun, milyonların çığlığıdır.